Sessiz film, üzerine senkronize olarak kaydedilmiş
diyalogları
olmayan
filmdir. Sessiz film
teknolojisi
1860
civarında icat edilmiş, fakat film makaralarının kolaylıkla imal
edildiği
1880
-
1900
yıllarına kadar fazla kullanılmayan, sıradışı bir yenilik olarak
kalmıştır.
Hareketli resimleri
kaydedilmiş
sesle
birleştirmek fikri nerdeyse sinemanın tarihi kadar eskidir; ancak
teknik zorluklardan dolayı
1920’lerin sonlarına kadar filmlerin çoğu sessiz film
olarak çekilmiştir. Bununla birlikte, sessiz film mesajını görüntüler
aracılığıyla aktardığından sesli filme göre daha evrensel bir dile
sahiptir.
Sinemada
sessiz film dönemi bazen
Gümüş Ekran Dönemi olarak da
tanımlanır..
Sinemaya ses gelmeden önceki dönem, sinema tarihçileri ve
akademisyenler
arasında
sessiz dönem olarak bilinir. Film sanatı,
sesli filmler
sessiz filmin yerini almadan önce tam anlamıyla olgunluğa ulaşmıştı.
Birçok sinema tutkunu, sinemaya sesin gelişinden itibaren birkaç yıl
boyunca sinemada estetik kalitenin azaldığına inanır. Özellikle
1920’lerde çekilmiş olan sessiz filmlerin
görüntü
kalitesi son derece yüksekti; fakat daha sonra televizyonda
yayımlanan sessiz filmler, orijinal filmin zaten hasar görmüş kötü
kopyaları; hatta bu kopyalardan üretilen üçüncü kuşak kopyalar oldukları
için ve televizyonda genellikle yanlış hızla ve filmle alâkasız
müziklerle oynatıldıklarından, çoğu insan tarafından yanlış şekilde
ilkel ve modern standartlara göre pek de izlenebilir nitelikte olmayan
filmler olarak bilinirler.
Sessiz filmler diyalog için
senkronize edilmiş
sese sahip olmadıklarından; hikâye konuları, mevcut anahtar diyaloglar
ve hatta bazen sinema seyircisi için filmdeki bir hareket üzerine
yapılan yorumlar ekranda
arabaşlıklar
kullanılarak aktarılırdı.
Başlık yazarı sessiz sinemanın önemli
bir çalışanı haline gelmişti ve bu kişiler genellikle
senaryo yazarından farklı kişiler
oluyordu. Filmdeki aksiyon üzerine yorum yapan ya da filmin atmosferini
güçlendiren resimler veya soyut dekorasyonlar sergilemek yoluyla
arabaşlıkların (ya da o dönemin deyişiyle
başlıkların) kendileri
de filmin grafik unsurları haline gelmişti.
Canlı
müzik ve ses
Lumiere Kardeşler’in
28
Aralık 1895
tarihinde
Paris’te
yapılan ilk halka açık film gösteriminden başlayarak, sessiz filmler
canlı müzik eşliğinde gösterilmekteydi. (Cook, 1990). En başından
itibaren, müziğin film atmosferini yaratmaya katkıda bulunduğu ve
seyircilere önemli duygusal ipuçları verdiği kabul edilmiştir. Bu
sebeplerden dolayı, bazen film setinde çekim esnasında da canlı müzik
kullanılırdı. Genellikle, küçük kasabalarda ve birbirine komşu sinema
salonlarında bu amaçla bir
piyanist bulunurdu. Şehirlerdeki büyük sinema
salonları ise bir
orgçu ya da bütün
bir
orkestrayı
bünyesinde barındırma eğilimindeydi. Ünlü "Mighty Wurlitzer" gibi
kitlesel büyüklükteki sinema salonları, birtakım
ses efektleriyle
birlikte orkestral sesleri yapay olarak sağlayabiliyordu.
Sessiz dönemin ilk yıllarında bu sessiz filmler için çalınan
partisyonların
çoğu doğaçlamaydı. Ancak, uzun metrajlı filmler basmakalıplaşmaya
başlayınca; müzik piyanist, orgçu, orkestra şefi ya da bizzat film
stüdyosu tarafından
Filmde çalmalık müzik (Photoplay music)'lerden derlenmeye
başladı.
D.W. Griffith'in sinemaya büyük yenilik
getiren epik filmi
Bir Milletin Doğuşu (
ABD,
1915) için
Joseph Carl
Breil tarafından bestelenen büyük ölçüde özgün film müziğinden
başlayarak; gösterimin yapılacağı sinema salonlarına, özgün ve film için
özel olarak bestelenmiş partisyonlarla gitmek sessiz filmler için
yaygın bir uygulama haline geldi (Eyman, 1997).
Sessiz filmin altın döneminde,
ABD’de müzisyenlerin istihdam
edildiği en büyük alan sinemalardı ve
Büyük Bunalım’ın
başlangıcıyla aynı tarihe rastlayan sesli filmlerin ortaya çıkışı yıkıcı
etkiler yarattı.
Başka ülkelerdeki film endüstrileri sessiz filmlere ses eklemenin
başka yollarını buldular.
Brezilya
Sineması’nın erken döneminde bu amaçla
fitas cantatas -sinema
perdesinin arkasındaki şarkıcıların (görüntüdeki dudak hareketleriyle
senkronize şekilde) seslendirdiği filme çekilmiş
operetler
kullanılıyordu (Parkinson, 1995, p. 69).
Japon Sineması’nda
ise, filmler sadece canlı müziğe sahip olmakla kalmıyor, aynı zamanda
bir
benshiyi -canlı
olarak filme yorumlar getiren ve karakterleri seslendiren bir
anlatıcıyı da bünyesinde barındırıyordu. Çoğu Amerika’dan gelen yabancı
filmlerin tercümesini de yapan
Benshi Japon film formunun temel
unsuru haline gelmişti (Standish, 2005). Sessiz filmlerin 1930’ların
Japonyası’nda köklü biçimde yer etmesinin nedenlerinden birisi de
Benshi'lere olan rağbetti.
Carl Davis gibi
besteciler sessiz
klasikler için yeni orkestral partisyonlar
yazma alanında uzmanlaştılar. Günümüzde de
Ben Model,
Neil Brand,
Phillip C. Carli, Jon Mirsalis, Dennis James ve Donald Sosin gibi birçok
sessiz
film müzisyeni piyano ya da org ile canlı müzik besteleri yapmakta
ve icra etmektedir.
Oyunculuk
teknikleri
Sessiz filmin doğası,
beden dili ve
mimikler
üzerine önemli ölçüde vurgu yapmayı gerektiriyordu. Böylelikle
seyircinin, filmdeki
aktörün ne hissettiğini, nasıl bir
karakter yaratmaya çalıştığını anlaması kolaylaşacaktı. Modern
zamanların seyircisi, birçok sessiz filmde ortak olan
jestleri
basite indirgeyici ya da kadınsı bularak bunlardan irkilme
eğilimindedir. Bu nedenle, modern zamanda sessiz
komediler dramalardan daha popülerdir; çünkü
komedilerde abartılı
oyunculuk kabul
gören bir durumdur. Bununla birlikte, yönetmenlerine ve oyuncularının
yeteneklerine bağlı olarak, bazı sessiz filmlerde son derece incelikli
oyunculuklara da rastlamak mümkündür. Sessiz filmlerdeki abartılı
oyunculuk bazen aktörlerin tiyatro deneyimlerini sinemaya aktarmasından
kaynaklanıyordu ve tiyatrodan farklı olarak sinemanın getirdiği
yakınlığı anlamış olan yönetmenler oyuncularını bundan vazgeçirmeye
çalışıyorlardı.
Sunset
Boulevard filmindeki Norma Desmond sessiz filmlerinden birini
izlerken bunu şöyle ifade etmiştir: "Bizim sese ihticayımız yoktu, çünkü
bizim yüzümüz vardı."
Gösterim
(projeksiyon) hızı
1925’lere kadar, çoğu sessiz film sesli filmlerden daha yavaş
hızlarda (daha yavaş "
kare hızlarında") çekilmiştir. Tipik olarak sessiz
filmlerin çekim hızı saniyede 24 kare yerine, filmin yılına ve film
stüdyosuna bağlı olarak saniyede 16 ila 23 kare arasında farklılık
göstermektedir. Bu filmler orijinal kare hızlarında gösterilmezlerse,
filmdeki hareketler doğal olmayan biçimde hızlı ve kesik kesik görünür.
Bunun yanında, bazı sahneler hareketi hızlandırmak için çekim esnasında
kasıtlı olarak
hızlı çekimde
filme alınmıştır. Bu uygulama özellikle
fars
türündeki
komedi
filmlerinde yaygındır. Aslında sessiz filmlerin çekim esnasında
planlanan kare hızları belirsiz de olabilmektedir. Çünkü o zamanın
teknolojisinde kameranın yan tarafındaki kol çevrilerek çekim
yapılıyordu ve kameramanın bu kolu sürekli olarak aynı hızla çevirmesi
mümkün olmayabiliyor, dolayısıyla aynı film içinde farklı kare hızları
söz konusu olabiliyordu. Sessiz filmlerin gösteriminde seçilecek film
hızı, konunun uzmanları ve film tutkunları çevreleri arasında genellikle
can sıkıcı bir konu olmaktadır. Özellikle restore edilmiş sessiz
filmlerin
DVD
sürümleri söz konusu olduğunda, bu tartışma iyica kızışmaktadır.
1927 Alman yapımı bir film olan
Metropolis’in
2002 restorasyonu sırasında bu tartışmaların en alevlilerin biri
yaşanmıştı.
Eskiden beri film gösterimcileri, sessiz filmleri çekildikleri hızdan
daha yüksek hızlarda gösterme eğiliminde olmuştur. Çoğu sessiz film
saniyede 18 veya daha fazla kare hızında, hatta bazı filmler, (saniyede
24 kare olan) sesli film hızında oynatılmıştır. Çünkü bir film, çoğu
zaman "
sessiz film
hızı" olarak kabul edilen saniyede 16
kare hızıyla
çekilmişse bile, nitrat bazlı
35 mm’lik
filmlerin böylesine yavaş bir hızda projeksiyonlarında hatırı sayılır
ölçüde alev alma riski vardır. Eskiden projeksiyon görevlileri, film
dağıtıcılarından belirli film makaralarının ya da belirli sahnelerin
hangi hızlarda çekildiğine dair talimat alır, bu bilgiyi canlı müzikle
görüntünün senkronunu sağlamak durumunda olan müzik yönetmeninin
programına yansıtırdı. Bunun yanı sıra, sinema salonları kârlarını
arttırmak üzere günün saatine ya da filmin popülaritesine göre de
gösterim hızlarında değişiklik yapabilmekteydi.
[1]
Kayıp filmler
Sesin sinemaya gelişinden önceki yıllarda binlerce sessiz film
yapılmıştı, fakat bazı sinema tarihçilerinin hesabına göre bu filmlerin
yüzde 80-90’ı kaybolmuştur.
20. yüzyıl’ın ilk yarısında çekilen filmlerde
kararsız ve yanıcı özellik gösteren
nitrat
bazlı film makaraları kullanılmıştı; dolayısıyla bu filmlerin zaman
içinde bozulmalarının önüne geçmek için özenle korunmaları
gerekmektedir. Fakat çoğu sessiz film sinemalarda gösterildikten sonra
artık herhangi bir ticari değer taşımadığı gerekçesiyle ya hiç
korunmamış ya da kötü şartlarda saklanmıştır. Geçen on yılların ardından
birçoğu eskiyip, toz gibi ufalanmıştır. Bazı filmlerin üzerine yeniden
kayıt yapılmış, bazılarıysa stüdyo yangınları ve yer açma
operasyonlarında yok edilmiştir. Bunun bir sonucu olarak, sessiz
filmlerin korunması sinema tarihçileri arasında yüksek derecede öncelik
taşıyan bir konu haline gelmiştir.
Kayboldukları
tahmin edilen başlıca sessiz filmler
Sonraki yıllarda gelen saygı
Birçok film yapımcısı eserlerinde sessiz dönemin komedilerine
saygılarını sunmuşlardır.
Jacques
Tati Les Vacances de Monsieur Hulot (
1953),
Mel
Brooks Silent Movie
(
1976) ve
İndi film yapımcısı
Eric Bruno
Borgman The
Deserter (
2006) filmleriyle bu yapımcılar arasında yer
almışlardır.
Tayvanlı yönetmen
Hou
Hsiao-Hsien'nın alkış alan dramı
Three
Times (
2005)
filminin üçüncü yarısı, ortalarından itibaren arabaşlıklarla bezeli bir
sessiz film olarak çekilmiştir;
Stanley Tucci'nin
The
Impostors filmi de eski sessiz komediler tarzında sessiz bir
sahneyle başlamaktadır.
1999 yapımı bir Alman filmi olan
Tuvalu’da
da bu tarza yer verilmiştir.
Guy Maddin’in
Sovyet dönemi sessiz filmlerine saygı gösterisi mahiyetindeki
The
Heart of the World isimli
kısa
filmi birçok ödül kazanmıştır.
Vampirin
Gölgesi (
2000),
Friedrich Wilhelm Murnau'nun klasik
sessiz
vampir
filmi
1922
yapımı
Nosferatu, Bir Dehşet Senfonisi’nun
büyük ölçüde kurgulanmış halidir.
Werner
Herzog, aynı filmi
Nosferatu:
Gecenin Hayaleti (
1979) adlı filmiyle onore etmiştir. Bazı filmler sessiz
dönem ile sesli film dönemi arasındaki zıtlıklara dikkat çekmiştir.
Sunset Bulvarı,
sessiz film yıldızı
Gloria Swanson’nın canlandırdığı Norma Desmond karakterinde
iki dönemin bağlantısızlığını ortaya koymayı amaçlayan bu tarz bir
filmdir.
Sesli
dönemde sessiz filmler
Sesli film çekme düşüncesi,
1896’da bu
konuda çalışmalar yürüten Edison’dan beri var olsa da, bu teknoloji
ancak 1920’lerin ilk yarısında geliştirilebildi. Bunu izleyen birkaç
yıl; rakip ses formatları tasarlamak, uygulamak ve pazarlamak üzerine
bir yarış halinde geçti. 1927’de çekilen ilk sesli film
Jaz
Şarkıcısı filminin ticari başarına rağmen,
1927 ve
1928
yıllarında çekilen filmlerin büyük çoğunluğunu yine sessiz filmler
oluşturmuştur. Sesli filmler ancak
1929 yılından
itibaren hakim duruma geçebilmiştir.
Sesli dönemde, sanatsal nedenlerle sessiz olarak çekilen filmlerin
listesi aşağıda verilmiştir:
- The
Docks of New York, Josef von Sternberg, 1929
- Diary of a
Lost Girl, GW Pabst, 1929
- Pandora's
Box , GW Pabst, 1929
- Man
With a Movie Camera, Dziga
Vertov, 1929
- Earth,
Aleksandr
Dovzhenko, 1930
- Love Is
Strength, Mikio Naruse,
1930
- City Lights, Charlie Chaplin, 1931
- Tabu, F. W. Murnau, Robert Flaherty, 1931
- I Was Born,
But...,Yasujiro Ozu, 1932
- A
Story of Floating Weeds,Yasujiro Ozu, 1934
- Modern Zamanlar,
Charlie Chaplin, 1936
- Silent Movie
(Deli Dolu), Mel Brooks, 1976
- Sidewalk
Stories, Charles Lane,
1989
- Juha,
Aki Kaurismäki, 1999
- The
Heart of the World, Guy Maddin,
2000
- Claire,
Milford Thomas, 2001
- Tuvalu,
Veit Helmer,
2001
- Dracula, Pages From a Virgin's Diary, Guy Maddin, 2002
- Cowards
Bend the Knee, Guy Maddin, 2003
- The
Call of Cthulhu, Andrew Leman,
2005
- The
Brand Upon the Brain, Guy Maddin, 2006
Onarılan ve yeniden
bulunan sessiz filmler
Aşağıdaki filmler, film arşivlerinde bozulmadan kalabilen ya da özel
koleksiyonlarda bulunan filmlerdir:
- Defense d’afficher, Georges Méliès, 1896
- X-Rays, G.A. Smith, 1897
- Aya Seyahat, Georges Méliès, 1902
- La Tosca,
André Calmettes and Charles Le Bargy, 1909
- Jephtah’s Daughter: A Biblical Tragedy, 1909
- A Manly Man, Thomas H. Ince,
1911
- At the Duke's Command, Thomas H. Ince,
1911
- The Colleen Bawn, Thomas H. Ince,
1911
- The Mirror, 1911
- Maid or Man, Thomas H. Ince,
1911
- The Sultan's Garden, Thomas H. Ince,
1911
- Dr. Jekyll ve Mr.
Hyde, Lucius Henderson, 1912
- A Fool and His Money, Alice Guy-Blaché, 1912
- Under Two Flags, 1912
- The
Prisoner of Zenda, Edwin S.
Porter, 1913
- Der Hund von Baskerville, Rudolf Meinert, 1914
- Double Trouble, William Christy Cabanne, 1915
- Youth, Harry Handworth, 1915
- Mysteriet natten tell den 25:e, Georg al Klercker, 1916
- Purity, Rea Burger, 1916
- Bucking Broadway, John
Ford, 1917
- His Wedding Night, Roscoe Arbuckle, 1917
- The Image Maker, Eugene Moore, 1917
- Max and His Taxi, 1917
- Max Comes Across, 1917
- Max Wants a Divorce, 1917
- The Rough House, Roscoe Arbuckle, 1917
- Hell Bent, John Ford, 1918
- Oh Baby!, 1918
- Back Stage, Roscoe Arbuckle, 1919
- Scarlet Days, D.W.
Griffith, 1919
- If I were King, J. Gordon
Edwards, 1920
- In the Days of St. Patrick, Norman Whitten, 1920
- The Blue Fox, Duke Worne, 1921
- Beyond the
Rocks, Sam Wood, 1922
- The Young
Rajah, Phill Rosen, 1922
- $20 A Week, Harmon F. Weight, 1924
- The
Breaking Point, Herbert Brenon, 1924
- Pied Piper Malone, 1924
- The Boob, William Wellman, 1926
- The Exquisite Sinner, Josef von Sternberg, 1926
- The Flaming Frontier, Edward Sedgwick, 1926
- You Never Know Women, William Wellman, 1926
- A Page of
Madness, Teinosuke
Kinugasa, 1926
- The Ridin' Rowdy, Richard Thorpe,
1927
- The Rough Riders, Victor Fleming, 1927
- Senorita, Alfred E. Green, 1927
- Sorrell and Son, Herbert Brenon, 1927
- The Constant Nymph, Adrian Brunel, 1928
- The Passion of
Joan of Arc, Carl
Theodor Dreyer, 1928
- Drag, Frank Lloyd, 1929
- Why Be Good?, William Seiter,
1929
- Wonder of Women, Clarence Brown, 1929
En
pahalı sessiz filmler
- Bir Ulusun Doğuşu (1915) - $10,000,000
- The Big Parade
(1925) - $6,400,000
- Ben-Hur
(1925) - $5,500,000
- Way Down East
(1920) - $5,000,000
- The Gold Rush (1925) - $4,250,000
- The Four Horsemen of the Apocalypse (film) (1921)
- $4,000,000
- The
Circus (1928) - $3,800,000
- The Covered
Wagon (1923) - $3,800,000
- The Hunchback of Notre Dame (1923) - $3,500,000
- The Ten Commandments (1923) - $3,400,000
- Orphans
of the Storm (1921) - $3,000,000
- For Heaven's Sake
(1926) - $2,600,000
- Seventh Heaven (1926) - $2,400,000
- Abie's Irish
Rose (1928) - $1,500,000
Kaynaklar
- Brownlow, Kevin. Behind the Mask of Innocence. New York:
Knopf, 1990. ISBN 0-394-57747-7
- Bean, Jennifer M., and Diane Negra, eds. A Feminist Reader in
Early Cinema (Camera Obscura Book). Durham, NC: Duke University
Press, 2002. ISBN 0-8223-2999-9
- Cook, David A. A History of Narrative Film, 2nd edition. New
York: W.W. Norton, 1990. ISBN 0-393-95553-2
- Eyman, Scott. The Speed of Sound: Hollywood and the Talkie
Revolution, 1926-1930. New York: Simon & Schuster, 1997. ISBN 0-684-81162-6
- Parkinson, David. History of Film. New York: Thames and
Hudson, 1995. ISBN 0-500-20277-X
- Standish, Isolde. A New History of Japanese Cinema: A Century of
Narrative Film. New York: Continuum, 2005. ISBN 0-8264-1709-4
- Koszarski, Richard. History of The American Cinema - An Evening's
Entertainment: the Age of the Silent Feature Picture, 1915-1928.
New York: Charles Scriber's Sons, 1990. ISBN 0-684-18415-X
- vikipedi